Afrika, zengin tarihine karşılık 16. yüzyıldan itibaren medenilerin mefaatleri için köle, kan ve katliamlarla anılagelmiş bir kıta. Ya da fakirlik, yoksulluk ve sefalet görüntüleriyle karşımıza çıkan bir coğrafya. Ancak artık Afrika’da bir şeyler değişmeye başladı. Şimdi harekete geçme sırası Afrika’da, sırasını hiç de paylaşacağa benzemiyor.
2000 yılından itibaren Afrika’da bir hareketlenme söz konusu, kıta’da gittikçe ivme kazanan bir ilerleme var. Kişi başına gelir 2000 yılından beri ikiye katlandı ve bu yükseliş herkesi etkiliyor. Ortalama yaşam süresi son 10 yılda her 3 yıl için 1 yıl arttı. Bu, bugün doğan Afrikalı bir çocuk 3 gün önce doğan bir çocuğa göre 1 gün daha fazla yaşam süresine sahip olması demektir.
Bulaşıcı hastalıklar da gerileme sürecine girmiş durumda. 2000 yılından beri AIDS’e yakalananların sayısı yılda 600.000 kişi azaldı. Dünya Bankası’nın verilerine göre, sıtmadan kaynaklanan ölümlerin de %27 azalmasıyla sıtmaya karşı başarılı bir mücadele var.
Son 2 asırda nüfus artışlarının hızlandığı Dünya’da Afrika’nın nüfusu hiç bir zaman doğru bir nüfus sayımı ile ölçülemedi. Dolayısıyla potansiyel nüfusun ve nüfus artış hızının ne düzeyde olunduğuna dair kesin bir bilgi yok. Fakat genç nüfusun ve yatırım olanaklarının eşsiz bir durumda olduğu herkes tarafından kabul edilen bir gerçek.
Diğer yandan gelişmiş Batı ülkelerinin ekonomik doygunlukları sebebiyle büyüme hızlarının düşmesi işsizliğin ve borçlarının artması Afrika’nın önünü açmaktadır.
Sonuç olarak her ne kadar önemsenmese de Afrika’da devletin finansmanı ve özel sektör borçları çok iyi bir durumda. Küresel şirketlerin birçoğu da Afrika ile ilgili yatırım planlarını hazırladılar. Afrika’ya son 5 yılda yapılan doğrudan yatırımların büyük çoğunluğu Batılı ülkeler ve Çin’den yapıldı. Yatırımların geneli enerji sektöründe yapılıyor. Küresel enerji ihtiyacı göz önüne alındığında gelecekte Afrika’nın ne denli stratejik bir konumda olacağı tahmin edilebilir.
Hali hazırda Afrika’da günlük 10 milyon varil petrol üretiliyor. Bu, Dünya’nın en büyük üreticileri Suudi Arabistan veya Rusya’nın ürettiği miktarla aynı. Ayrıca telekom ve alışveriş merkezlerine de yatırım yapılıyor. Artık Afrika’nın köylerinde dahi mobil telefon ve internet bulmak mümkün. birkaç yıl önce hayal dahi edilemeyen bu durum Afrika’nın geleceği için oldukça umut verici.
Eski bir Afrika atasözü der ki: ”Ormanı orman yapan genç ağaçlardır.” Demografik durum ise asıl farkı gözler önüne seriyor. İş gücü olarak en fazla nüfusa sahip Çin, Bangladeş, Hindistan’daki 15-24 yaş arası nüfus, önümüzdeki 10 yılda %25 civarında düşecek. Fakat şu anki tahminlere bakılırsa Afrika’nın genç nüfusu 2050 yılına kadar artmaya devam edecek. Bu da şirketlerin yatırımları için oldukça cazip bir oran.
70’li yıllarda Sahra Altı Afrika’da çocukların sadece %9’u ilkokula gidebiliyordu. Yatırım için ara eleman ihtiyacı olarak temel eğitime ihtiyaç var. Bu sebeple aynı dönemlerde tekstil yatırımları için Türkiye ve Meksika gibi ülkeler seçildi. Bugün, Sahra Altı Afrika Türkiye ve Meksika’nın 1975’te oldukları seviyede. Dolayısıyla potansiyel yatırımlar, insanları kırsal fakirlikten çıkarıp sanayileşme ve gelişme istikametine ilerlemesini sağlayacaktır.
Afrika genelinde 2000 yılından beri iç savaşların azaldığını 2010 sonrasında da bitme noktasına geldiğini görülüyor. Güney Sudan’da devam eden sorunun henüz ne zaman çözüme kavuşacağı belirsiz. Nijerya, Kamerun ve Çad’a zarar veren terör örgütleri hala faal olmasına rağmen Çad başta olmak üzere, Gine Cumhuriyeti ve Ruanda gibi ülkelerde artık iç savaş yerine yatırımlar konuşuluyor. Otokratik yönetimler ve darbeler gün geçtikçe azalıyor. Darbe ile değişen hükümetlerde son 10 yılda bir önceki 10 yıla göre %70 oranında azalma söz konusu. Artık politikacılar insanların isteklerine kulak vermeye başlıyor. Her zaman başarılı olamayabilirler, fakat deniyorlar. Tüm bu veriler Afrika’da olumlu ve temiz bir döngünün başladığına işaret ediyor.
Yolsuzluk ise Afrika’nın tamamına yakınında, tüm fakir ülkelerde olduğu gibi büyük bir sorun. Fakat bu yatırımlara engel değil. Yatırımlar arttıkça orta sınıf oluşmaya başlıyor ve yolsuzluklar da azalıyor.
Bundan sonra ne olacağı konusunda iyimser olmak için oldukça sebep var. 2000 yılında Ekonomist dergisinin kapağında Umutsuz Kıta başlığını kullanıldı ve yapılan şey ise Afrika’nın son 10 yılda %2 olan büyümesine bakıp önümüzdeki 10 yıl içinde neler olacağını sormaktı. Dolayısıyla yine büyümenin %2 olacağı varsayıldı ve umutsuz bir hikaye anlatılmıştı. Çünkü nüfus artışı %2,5 idi.
1990’larda Afrika’daki insanlar daha da fakirleşmişti. 2012’de ise Ekonomist dergisinin yeni bir kapağı vardı; yeni kapak, Afrika’nın yükseldiğini, çünkü son 10 yıldaki tahmin edilen nüfus artışının yaklaşık %5,5 civarında olduğunu gösteriyordu. Bu sonraki 10 yılın aynı kalacağı anlamına gelmiyor artış hızı bir önceki 10 yıl kadar artsa dahi ki daha fazlası bekleniyor 10 yıl sonra Afrika’da %10 civarında nüfus artışı olacaktır.
Daha da önemlisi Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2025 yılında Dünya’nın geri kalanında 60 yaş üstü nüfus %10 ila %30 arasında ve daha yüksek olacakken Afrika’da bu oran %10’un altında kalmaya devam edecektir. Genç nüfusu ile Afrika, geleceğin üretim merkezi konumundadır.
Önümüzdeki 30-40 yıl bazı gerçekçi öngörülere göre Afrika bugünkü ekonomiden 2050’de 29 katına ulaşacak bir ekonomiye yol alacak. Bu, şuan ki rezervler göz önüne alındığında Avrupa ve Amerika’nın toplamından daha fazladır. Ortalama yaşam süresi 13 yıl artacak. Nüfus ikiye katlanarak 1,3 milyardan 2,6 milyara ulaşacak yani hane geliri önümüzdeki 35 yıl içinde 7 katına yükselecek. İşin enteresan tarafı bunu Afrika’da, Nairobi, Lagos veya Accra’da yeni yetişen nesillere söylediğinizde, bir soruyla karşılaşabilirsiniz: ‘Neden bu kadar kötümsersiniz?’
Afrika’nın 21.yy başına bakıp gelişme olmayacağını varsaymak belki de Afrika daha önce de yapılan büyük bir hata olabilir. Eğitimli bir nesil yetişmeye devam ederse gelişen teknoloji ve iletişim alanındaki gelişmeler Afrika’nın daha da hızlı büyümesine yardım edecektir. Burada herkese görevler düşmektedir.
Afrika’nın boynu bükük hüzünlü halini tekrarlamak yerine Afrika’nın geleceğinde yer alarak yardımcı olmak daha güzel bir duruş olabilir. Afrika’ya yatırım yapılabilir. Afrika’ya insanlarının geri götürebilecekleri beceriler kazandırılmalıdır; balık tutmayı değil balık tutmanın nasıl öğretileceği öğretilmelidir. Bu şekilde 21. yüzyılın Afrika’nın yüzyılı olmasını seyretmek yerine bundan nasiplenilebilir.
Kaynaklar:
Charles Robertson, Ted Conference, Ekim 2013
World Healt Organisation, Afrika Raporu, 2014
Rayna Breuer, Yatırımın Yeni Adresi Afrika, DeutschWelle, 2014