Ahlak, öz bilgisinde iradesel kavrayışa sahip olan “şeylerin “ aldığı uyarıya karşı kendisinin ve/veya diğer şeylerin mutlak mutluluğa erişiminde kolaylaştırıcı etkiye sahip olan tepkiyi vermesidir.
İradesel kavrayış o şeyde bulunmuyorsa ahlaktan söz edilemez çünkü uyarıya vereceği tepki kendisi tarafından değil de tabii olduğu yasalar(fizik yasaları, biyoloji yasaları…) tarafından belirlenir. Tanıma göre irade bulunan ve uyarıya tepki verecek olan şey insan olabilir. Yani insanda ahlak kavramı aranabilir. İnsanın öz bilgisinin (öz bilgi=Şeyi oluşturan tüm etmenlerin bilgisi) tecellisi olarak soyut ve/veya somut oluşumlar bulunur. Yani insan hem maddedir hem de madde değildir. Bütünüyle madde olsaydı irade (madde olmayan kavram) bulunamazdı.
Evrenin düzensizliğe gitme eğilimi vardır.
Bu evrende canlılık, düzensizliğe karşı düzen oluşturma çabası bulunan özelleşmiş dizgelerde bulunur. Bu düzeni oluşturan bilimsel yasalar çerçevesinde kurallar bulunmaktadır. Örneğin canlılardaki içgüdü canlı ve canlı türlerinin hayatsal tüm faaliyetlerini sürdürebilmesi için yani yüksek fayda amacıyla düzeni kurmaya yönelik olacaktır. Böylece canlılık faaliyeti devam eder. Bu güdüler faaliyetin miktarı ve türünü bilerleyecektir. Ancak iradesi olan canlılar bütünüyle maddi olmadığından bütünüyle maddi yasalar çerçevesinde hareket etmez. Örneğin hayvanlar yemek ihtiyacını karşılar ve doyma hissiyle beraber yeme işlemi durdurulur. İnsan ise doyma hissiyle beraber yeme işleminin bitmesi kesin olmayıp devam edebilir. İrade burada yeme miktarını temel güdü seviyesine indirmek için kullanılmalıdır. Böylece yüksek faydaya ulaşılabilir.
Güdü ve Davranışsal Ahlâk
Güdülerin sınırından uzaklaşmamak için irade kullanılması gereklidir. Bu durumda toplumsal ve kişisel fayda için gerekli davranışı güdülerimizin aşırılıklarından kaçınmamız için iradeye ,irade bulunmasından dolayı genel tanıma göre ahlak gerekecektir. Yani iradeye sahip canlılar, kendilerinin yüksek faydaya ulaşmaları için davranışsal aşırılıkları ahlak ile gidermesi gereklidir. Örneğin öfke güdüsü hayvanlarda öldürme sonucunu vermesi insanlara göre daha nadir gerçekleşir. İnsan kendi türünü aşırılıkları sebebiyle ( Batı’nın enerji bölgelerindeki insanları kendi parasal güç arzusu sebebiyle öldürmesi ve öldürtmesi bu duruma örnektir. Binaenaleyh Batı’da ahlak kavramı etkin değildir.) Ancak öfke ahlakla sınırlandırılır ve odaklandırılırsa hedefe yönelik çalışma istikrarı ve yüksek güç istenci sağlar. Şehvet dürtüsü ahlakla sınırlandırılmazsa iffetsizlik ve tecavüz gibi toplumsal yıkım oluşturabilecek aksaklıklar meydana gelir. Ahlakla bu dürtü sınırlandırılır ve odaklandırılırsa namus kavramı ,eş bilinci, sadakat gibi kavramları insana özümsetir ve insanda oluşturur. Bu sayede toplumsal düzen korunmuş/sağlanmış olur.
Sonuç
Ahlak toplumsal düzenin korunması yani faydaya ulaşılması için güdüsel aşırılıkları törpüler. Bu sebepten ötürü doğal dürtülerimiz ahlaksızlık değil, ölçüsüz dürtü davranışı ahlaksızlık olmaktadır.