Son Mektup
Habersiz gittiğin günden beri yazmak istedim sana. Bir ara aslında “tamam, yazacağım şimdi,” demiştim de içimden gelenleri ama kâğıda dökememiştim. Şimdi, hazır olduğum için başlıyorum arkadaşım. Her zaman derdin ya “sende bir gün seversin, beni o zaman anlarsın,” diye, oldu. Sanırım yani oldu. Aslında pek emin değilim ne olduğundan arkadaşım. Sadece… Sadece bir istek var içimden gelen. Konuşması, sesi ve davranışlarını görmen lazım. Sana göstermem lazımdı onu, arkadaşım. Gitmeseydin görürdün ve sende bana hak verirdin belki.
Güle güle arkadaşım
İzin isteyerek gitmediğin için sana hala kızgınım. Gerçi şu an geri dönüp karşıma çıksan yine sarılır, hasret giderirdim. Hasret çektiğim için zaten kızıyorum ya! Güzel bir iş sahibi olduğumu filan göremeyeceksin. Ne kadar zengin olduğuma hayret etmeni isterdim. En kötüsü de evlendiğimi göremeyeceksin. Bak, en çok senin görmeni isterdim düğünümü. “Karşılıklı oynayacağımıza söz veriyorum,” dediğin gün geldi aklıma. Ben asla oynamam, biliyorsun. Ama sen çok ısrar etmiştin o gün. Belki düğünüme gelebilsen oynardık karşılıklı. Sen gelmezsen zaten kimse kaldıramaz beni masadan. Herkese o gün bile somurtkan yüzle bakarım, davranışlarımdan belli ederim senin yokluğunu. O gün ve her gün seninle çok eğlenecektik. Sırtımı sana dayayıp istediğimi yapabilecektim. Her zaman yanımdaki omuz sen olacaktın.
Arkadaşa serzeniş
Hayal etsene düğünü arkadaşım. Garip bir tarzda oynadığımı düşün. Kesin hemen dayanamayıp “edebiyatçı adam oynamasını da bilmiyor,” derdin. Bilmiyorum oğlum işte… Oynamasını öğrenmeden gelmişim bu yaşıma, sana mı soracağım, diye cevap verirdim. Sende sırıtarak, “Kitap okuyup devamlı yazacağına biraz düğünün için oynamasını öğrenseydin,” derdin kesin.
Arkadaşıma notlar
Bir de unutmadan diyeyim hala aynıyım ben, arkadaşım. Yine bakımsız, yine bohem hayatım sürüyor. Sana rağmen devam ettirdiğim hayatımın bir ömür boyu sürmesi dileğiyle. Kimseye göre giyinmiyorum ya da düzeltmiyorum eksik yönlerimi. Herkese eşit mesafede hala kardeşin. Konuşma özürlü halim bazen kendisini gösteriyor. Karşımdaki kişilere tam bir şey anlatmak istiyorum, sonra biraz düşünüyorum. Şimdi, anlatacağım şeyden dolayı hayatımda ne değişecek? Neden buna ihtiyaç duydum ki diyorum.
Söyle bana arkadaşım, anlat bana
Vazgeçiyorum anlatmaktan ve artık istemiyorum konuşmak. Sen olsaydın yanımda ve yine vazgeçseydim anlatmaktan neler derdin, kim bilir! Bir daha böyle yapma lan bana edebiyatçı, diye bağırmak gelirdi içinden kesin. Ama sen yine tutardın kendini. Her zaman tuttun içindekileri. Anlatmaktan sende kaçtın aslında. Sevdiklerini ya da hissettiklerini boş verip özlediğin kişinin peşinden gittin sende yalnızlığa. O kadar da gitme dedim sana ama… Sen gittiğine göre demek ki ben yeterince istememişim kalmanı. Belki de içimden ister istemez “git” demişimdir sana. Sen bunu anlardın çünkü.
Neden arkadaşım
O yüzden mi gittin gerçekten? Ben sana git demeye çalıştığım için mi bıraktın bizi? Bizsiz kalmak mıydı derdin ya da siz olmadan da yaşarım dediğin için mi? Ne olduğunu ve senin nasıl olduğunu merak etmiyor insanlar artık. Herkesin aklından tamamen çıktın. Benim aklımı mı soruyorsun şimdi de? Benim aklım… Neyse yere düştü kalemim ve gözyaşlarım değdi kâğıda… Bana müsaade…