Hesaba çekilmeden önce kendimizi hesaba çekmek
Aslında hepimiz her gün mezara giriyoruz. Şu çetin, soğuk kış günlerinde yorgan ve battaniyelerin içine mezara girer gibi giriyoruz. Toprağın üzerimize örttüğü gibi yorganı üzerimize örtüyoruz. Aslında uyku, almak isteyen için en büyük ibarettir. Bizi uyutan uyuduktan sonra tekrar uyandıran yine öldüren ve öldürdükten sonra ancak ve ancak diriltecek olan cenâbı haktır.
Her gün başımıza gelen bu hadiseden ibret almalı ve ebedî hayat olan ahiret hayatı için hazırlanmalıyız. Gençlerde ölecek, yaşlılarda, hastalarda, sağlıklı olanlarda, iyilerde, kötülerde, hırsızda, zenginde, fakirde, anne-babasıyla, akrabasıyla küs olanda, herkesle iyi geçinende. Onun için her günümüzü değerlendirmeli; hastalıktan önce sağlığın, yaşlılıktan önce gençliğin, meşguliyetten önce boş vaktin, fakirlikten önce zenginliğin ve ölmeden önce hayatımızın kıymetini bilerek değerlendirmeliyiz.
Mehmet Yılmaz derindusunce.org adlı sitesinde ölümü şu şekilde anlatıyor:
Çöpte buldum bu kitabı, oturduğumuz binanın çöplüğüne atılmış kitap cesetlerinin arasında. Çocukluğumdan beri böyle “pis” bir huyum vardır, çöpe atılan kitap ölülerini toplarım, tek tek bakıp bir hayat belirtisi ararım… Korku romanlarını hatırlatan bu kitabı elime alır almaz sayfaların kıpırdadığını, harflerin nefes aldığını fark ettim:
Ölümü anlatan nadir kitap var. Zira hiç kimsenin dillendirmek istemediği bir konu ölüm.
Sevdiğimiz bir insan öldüğünde ilk defa Sen’in ölümünle tanışırız. O güne kadar “insanlar doğar büyür ve ölür”. Ama anne, baba ya da bir kardeş öldüğünde böyle değildir. Bize yakın, senli benli olduğumuz, aynı sofrayı paylaştığımız insan ölünce ilk defa sıranın bize geleceğine inanmaya başlarız. Herkesin ölümünden Ben’in ölümüne giden
Bunun yanında ölümü unutmak için gösterilen büyük çaba, hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama arzusu gösteren insanlar var her yerde. TV’de eğlence programları, kutlamalar, şenlikler… İsterseniz deneyin, iş arkadaşlarınız ya da aile fertlerinizle bu konuyu konuşmaya çalışın, ölümden bahsedin biraz. İnsanlar yüzünüze tuhaf tuhaf bakacaktır değil mi?
Hayattaki hiç bir şey ölüm kadar kesin olmadığı halde inanmak neden bu kadar güç? Herkesin bildiği fakat inanmadığı bir şey ölüm. Normal bilgilerin aksine benim ölümüm kesin bir bilgiyse bile bu yaşamsal bilgilerden değil.
Ölümle ilgili Ayet-i Kerîmeler
Hz. Allah celle celalühü en’am sûresi 60.ayeti kerimesinde
Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merciukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O’dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O’nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir. buyurmaktadır. Kaynak: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili
Allâhu yeteveffel enfuse hîne mevtihâ velletî lem temut fî menâmihâ, fe yumsikulletî kadâ aleyhâl mevte ve yursilul uhrâ ilâ ecelin musemmâ(musemmen), inne fî zâlike le âyâtin li kavmin yetefekkerûn(yetefekkerûne).
Allah, o canları öldükleri zaman, ölmeyenleri de uyuduklarında alır. Sonra haklarında ölüm hükmü verdiklerini alıkor, diğerlerini de takdir edilmiş bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz ki bunda düşünecek bir kavim için nice ibretler vardır. buyurmaktadır. Kaynak: Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili
Ölümde ilgili hadiseler
Uyku dönüşü olan bir yolculuğa, ölüm ise dönüşü olmayan bir yolculuğa benzer. Uyuyan kendiliğinden yada dışardan uyandırılabilir. Ölen kişi ise ancak Hz. İsrâfil’in Sûr’a üflemesi ile uyanır. Uyuyan kimsenin kalbi çalışır, beyin faaliyetleri devam eder ve otonom sinir sistemleri, dolaşım, solunum ve sindirim gibi sistemlerin çalışmasını kontrol eder. Ölüm de ise kalbi, beyin faaliyetleri, solunum, sinir sistemleri durar ve insanın dünya hayatı sona erer.
Sevdiklerimiz, en yakınlarımız, anne babamız, varsa dedemiz, ninemiz, eşimiz, abimiz, ablamız, teyzemiz, amcamız, dayımız, halamız yavaş yavaş terkedecekler bizi. Belki de biz onlardan önce terkedip gideceğiz. Bununla ilgili ibretlik güzel bir hadise vardır.
Nasıl yaşarsan öyle ölürsün
Tâbiîn döneminde yetişen büyük âlim ve velîlerden Vehb bin Münebbih hazretleri, şöyle ibretli bir hadise anlatır:
Kibirli hükümdarlardan biri, seyahate çıkacaktı. Giymek için bir kat elbise istedi. Birkaç elbise değiştirdikten sonra biri hoşuna gitti. Sonra bir binek istedi. Kendisine getirilen binek hoşuna gitmedi. Birkaç at getirildi ve en güzelini seçip bindi. Yolda giderken, pejmürde kıyafetler içinde bir zat selam verdi. Selamı almadı. Arkasından yetişen O zat bineğinin dizgininden tuttu. Sultan; “Dizgini bırak!” diye haykırdı. O da “senden bir dileğim var!” dedi.
Sultan “Atımın dizginini bırak da ineyim. İhtiyacını o zaman arz et!” dedi. Adam, “Hayır, şimdi!” diye ısrar etti ve böylece atının dizginini bırakmadı. Naçar kalan hükümdar “ihtiyacını söyle!” dedi. Adam da “Benim ihtiyacım sırdır” dedi. Bunun üzerine sultan kulağına fısıldaması için başını eğdi. Atın dizginini tutan zat sultanın kulağına “ben ölüm meleği Azrail’im!” dedi. Bunun üzerine sultanın beti benzi attı. Dili peltekleşti! Sonra dedi ki: – Aileme dönüp ihtiyacımı yerine getirinceye ve onlarla helalleşinceye kadar bana mühlet ver! – Hayır! Allah’a yemin ederim ki, sen ne aile efradını ve ne de geride bıraktıklarını artık bir daha göremeyeceksin! Böylece onun ruhunu kabzetti.
Melek-ül-mevt, oradan ayrılıp salih bir kulun yanına gitti. Hasta olup, ölüme hazırlanan mümine selam verdi ve dedi ki: -Senin katında bir ihtiyacım vardır. Kulağına onu fısıldayayım!
“Buyurun!” deyince kulağına “ben ölüm meleğiyim!” diye fısıldadı. Bunun üzerine o salih kul dedi ki: – Gelmesi geciken bir kimseye merhaba! Yemin ederim ki, şu an yeryüzünde senden daha fazla kavuşmak istediğim bir kimse yoktur!
Bunun üzerine Azrail aleyhisselam “yapmak istediğin ihtiyacını gör!” deyince o mümin kul “Allah ile mülaki olmaktan daha sevimli ve ondan daha büyük bir ihtiyacım yoktur” dedi. Hazreti Azrail o zaman dedi ki: – O halde hangi hâl üzerine ruhunu kabzetmemi istiyorsan o hâli seç! – Senin buna yetkin var mı? – Bana bu emir verilmiştir.- O halde abdest alıp namaz kılayım, secdede olduğum halde ruhumu kabzet! Daha sonra abdest aldı ve namaza durdu. Bu sırada ruhu kabzedildi. İşte biri dünya sultanı bir âhiret sultanı. Mühim olan netice değil mi Dostlar?
Ölümle ilgili ibretlik hikayeler
Uyku ile hergün yüzleştiğimiz gibi ölüm gerçeği ile sağlığımız yerindeyken hayattayken yüzleşmeliyiz. Bu kadar fani ve konar-geçer olmamıza rağmen kalıcı plan yapmamız tuhaf değil mi sizce? Bir ev bir ev daha sonra bir araba bir araba daha derken bitirdiğimiz ömürden hesaba çekileceğiz. Mahallemizde bizden önce kimler yaşamadı ki. Kimler geldi geçti. Kim bilir hangi Mehmet, Ahmet, Ali, Ramazan, Ayşe ne planlar yapmışlardı. Hiçbiri malını mülkünü götüremeden bu dünyadan göçüp gitti.