“Koca bir nesil, güçlü Kadınlar yetiştirmeye çalıştı. Ama maalesef bu güçlü kadınlarla birlikteyaşayacak erkekleri eğitmeyi atladı” (Ayşen Zamanpur) Kırılgan ve narin yapısının nereden geldiği düşünülmedi hiç? Anne sütü dediğimiz şey, kemiklerimizin suyuydu oysa. Kemiğimizin içinde ne var ne yok hepsini suya çevirip süte dönüştüren bir yapıya sahip değil miydik? O nedenle her doğum bir diş götürür anneden derlerdi. Ama bu kemik tüketme ölene kadar devam ettirildi.Erkeğin güçlü olmasından çok yüreğine dokunduğu yerle ilgilenen, ona eş, arkadaş ve anne olmaya çalışan kadın samimiyetten başka şey beklemez. Kendi başının çaresine bakmasını çok iyi öğrenmiştir çünkü. Üzücü sonuçlar doğuran seçimlerinden bahsetmekten ne korkar…
Author: Neslihan Atmaca
Merhaba dostlar, Her bitiş yeni bir başlangıç Kasım ayının sükûnetle bizi uğurladığı günleri geride bırakmak üzereyiz. Hayat bitmeye doğru yaklaşırken, aynı zamanda bizi yeni başlangıçlarla karşılaştırmaktan da geri kalmıyor. Her bitiş bir başlangıca nasıl gebe ise hiç ölmeyecek hissini bize aşılayan da sanırım hayatın bu inanılmaz sürpriz dolu akışı olsa gerek. Umut etmek Tam vazgeçişken yeni bir umut, bittiği yerden devam ettirmek için teşvik edercesine çağırıyor yeni kapı eşiklerine bizleri. Her insanın egosunu destekleyen ve yenemediği duyguları vardır. Bazılarını para bazılarını mevki ve güç tatmin eder. Bazıları ise sevgi arayışı ile yıpratır kendini. Bırakmayı bilse insanoğlu esiri olduğu duyguyu, işte…
Zorlu Hayat Umutla Devam Ediyor
Son dönemde güçlüklerin arkasından gelecek olan kolaylığa hiç olmadığımız kadar muhtacız. Ömrümüze, gönlümüze ve yüreğimize gelecek olan güzelliklerin habercisini bekler durumdayız. Bu durumun nedenlerine yakışan yerinde bir sözü var sayın Atay’ın: “Düşünmek, hayatı ne karmaşık bir biçime sokuyor. Bu telaş içinde, bekleneni veremiyorum. Her gün açıklanamayanlar biraz daha artıyor. Tarifi güç bir yorgunluk geliyor üstüme.” Güzel düşünmeye ihtiyaç var aslında. Umut etmeye ve karamsarlıktan uzaklaşmaya. Her zaman hayatta çıkmazlar, engeller ve başa çıkamayacağımızı sandığımız sorunlar olacaktır elbette. Ne kadar gözünde büyütürsen o kadar içine alır seni karamsarlık girdabı. Ne demişler: “Dertlerini gözyaşlarında boğmak isteyenlere, dertlerin yüzme bildiğini söyle.” Dertlere yüzme…
Cesaret nedir, nasıl cesur olunur? “Bir şey yap, güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör veya güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla. Ama hep güzel şeyler olsun. Çünkü her insan ölecek yaşta…”( Şems-i Tebrizi) Güzel görmek nedir? Maalesef bizler güzel görmenin ne olduğunu bilmiyoruz. Kayıp giden değerlerin maddi kaynaklı olduğuna o kadar inandırmışız ki kendimizi, güzel yaşamak konforlu yaşamak olarak tanımlanıyor zihnimizde. Korkak kimdir? korkak olmak ta ayrı bir cesarettir Düşünmeye cesaret edemiyoruz istediğimiz şeyleri. Bastırılan her duygu ayıp, her şey kayıp ve mahrem…
KENDİNDE GİZLENEN İNSAN. “Beni bende demen, bende değilim,Bir ben vardır bende, benden içeri.”Yunus Emre Yunus Emre’nin bu eşsiz dizelerini ne zaman okuma fırsatı bulsam, aklıma hep “ insanın kendi içine daldığında acaba kaç benlik ile karşılaşacağı’ sorusudur. Görünen bir sen varsındır, bir de senin bile farkında olmadığın, varlığına henüz ulaşamadığın senden öte bir benlik vardır. İnsan kendi derinine inebildiği ölçüde insandır. Kendi ile yüzleştiği ve kendini kabul ettiği tek yerde bu noktadır belki de… İşte o zaman gerçek benliği ile karşılaşmış ve onu koşulsuz kabul etmiş olur. Bu noktada egosundan sıyrılmış, önyargıdan uzak, bir anlamda ruhunu eğitebilmiş çok nadir…
Dostane Sohbetler “Dostluk nedir biliyor musunuz? diye sordu. “Evet, diye yanıtladı Çingene kızı; kardeş gibi olmaktır; tıpkı elin iki parmağı gibi iç içe geçmeden birbirlerine dokunan iki ruh gibi.” Victor HUGO Gerçek dost neydi? Gerçekten böyle miydi bizim dostluktan anladığımız? Kolay kurulamayan bir bağ olduğu kesin ama sonlandırılması bir o kadar kolay olmaya başlandığı da bir gerçek. İsteriz ki her zaman dostumuz bize duymak istediklerimizi söylesin. Oysa önemli olan şey hatalarımda beni ikaz edip benimle devam etmesi değil miydi? Dosttan gelen her şey başımızla beraberken şimdilerde işimize gelmiyorsa hayattan çıkarılan gerekli insan halini alıyor. Ne acıdır onca paylaşımın hiç ile…
Kendinle başbaşa kalmak nedir? Her yeni günün bir şeyler eklediği hayatımızda, inanmadığımız birçok şeyi öğretmek de en zoru olsa gerek. Mevsim normallerinin altında seyreden hava koşulları gibi, insanca yaşamak bu denli rotasız ve bu denli değişken olabiliyor çoğu zaman. Gerçek dediğimiz şey, biz düşünsek de düşünmesek de var olan ve zihinden bağımsız yegane şey ise, peki bizim savunduklarımızın adı nedir? Doğrularımız mı acaba? Anlaşmak denilen şey de insanların doğrularının var olan tek gerçeğe ne kadar yakın olduğu olmalıdır o halde… Anlaşılmak nedir? Neydi anlaşmak? Alttan almak mı, idare etmek mi, herkese göre davranmak mı, taviz vermek mi ya da ben…
Blogluyorum