Bir Ömür Nasıl Yaşanır?
Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan Bir Ömür Nasıl Yaşanır? Tüyolar
Ömür gerçekten çok kısa. Şuan içinde bulunduğunuz yaşa nasıl geldiniz? Neler yaptınız? sorusu bile ne kadar çabuk geçtiğini gösteriyor. Bir de çağımızın getirdiği hız ve faydasız, verimsiz geçen zamanları düşününce hayatı nasıl verimli kullanmamız gerektiği üzerine kafa yormamız gerekiyor.
İlber Hoca deyince hepimizin aklına azarlamaları, sert konuşması, bildiği diller, tarihçiliği ve hukukçuluğu geliyor. Kitapta sadece zamanı verimli kullanmayı anlatmakla kalmamış güzel ve keyifli hale getirmek için okunacak kitapları, gezilecek şehirleri, seyredilecek filmleri, birlikte vakit geçirilebilecek dost ve arkadaşları seçmeyi kendi yaşantısından tecrübeleriyle birlikte anlatmış. Hayatı 12-25, 25-40, 40-55 ve 55 sonrası olarak 4’e ayırmış.
Dil mi öğreniyorsunuz, okunması gereken klasikleri mi okuyorsunuz, eğitim mi görüyorsunuz, meslek mi öğreniyorsunuz, Ne yaparsanız yapın 12 ila 25 yaş arası herşeyi öğrenin diyor. 12-25 arası her şeydir. Batı ve Doğu medeniyeti bir çok insanın 12 ile 25 yaşları arasında yaptığı işler, verdiği eserler neticesinde kurulmuştur diyor ve bizlere unutulmayacak bir ders veriyor.
Bir yeri gezmeden önce mutlaka o yer(şehir, müze, coğrafi mekan vs.) bilgi topla, okuma yap. Gezi defterine notlar al
Çocuklarınızı sadece kendisi olduğu, çocuğunuz olduğu için sevin. Bizdeki en büyük yanılgılardan biri, insanlarımız kendi başaramadıkları şeyleri çocuklarından bekliyor. Bunu yapmayın çocuklarınıza kendi yükünüzü yüklemeyin.
En verimli zaman sabah vakti
Ben gençlik yıllarımdan beri sabahları çalışmaya gayret ettim. Okuyacaksam, sabahları okudum; yazacaksam, sabahları yazdım. İnsan sabah okuduğu metinleri asla unutmaz. Bunun basit bir sebebi var. Zihin boşken, vücut diriyken, kafa dinçken okumak; çalışmanın verimliliğini kat ve kat arttırır. Bu nedenle ne yapacaksanız yapın sabah erken saatlerde not alarak çalışmanızı öneririm.
Bizim memlekette garanticilik esastır. İnsanımız her şeyin garantisini arar. Diyor İlber hoca ve serzenişte bulunuyor.
Herkes hukukçu olacak diye bir kaide yoktur. Bizim muslukçu da yetiştirmemiz gerekir. Bir muslukçu bazen bir hukukçudan fazla işe yarar.
Nasıl bir eğitim sistemi olmalı
Özellikle eğitimle ilgili kitapta çok önemli konulara neşter atmış. Bir toplum ancak filoloji bilgisine sahipse bütün zamanları kontrol ediyordur. Bir toplum musiki ve matematikten anlıyorsa bütün insanlıkla irtibat kurabiliyordur. Eğitim ve Köy Enstitüleri eğitimin kaliteli ve nitelikli olduğunu söylüyor. Öğretmen veya asistan alımlarında direk liyakata bakılır. Karşı görüşte olsa sağcı solcuyu solcu sağcıyı eğer liyakatı varsa sınava tabi tutarak göreve alırdı diyor. O seviyede eğitimi devam ettirebilseydik bugün durum farklı olurdu. Osmanlı’da Darü’t-Talim’i örnek veriyor. Önce öğretmenin eğitiminden bahsediyor. Öğretmene lisan ve pedagojiyi çok iyi öğretmek gerektiğini anlatıyor. Fransızların iyi öğretmen yetiştirmek için felsefe, tarih, matematikte lise profesörü diye bir sınavın bizde de olması gerektiğini söylüyor. Osmanlı İmparatorluğu’nda Enderun da öyle dağdan, köyden çocuk toplardı diyor. Bu şekilde Osmanlı’nın en iyi insanları yetişti.
Ayrıca bir şehrin iyi bir şehir olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız fakir, küçük insanların hayatlarında neler değiştiriyor ona bakacağımızdan bahsediyor. Zengin her yerde yolunu buluyor diyor.
İlber hoca da bu konuyla ilgili şunları diyor. İyi yetişmiş çocuk, yeteneği daha okula başlamadan tespit edilmiş çocuktur. Ayrıca onun yeteneğine göre okula kabul edilmiştir. Prenses Margeret’in oğlu yani Lord Snowdon iyi bir marangozdur, mobilyacıdır.
Ama onun da piri çok açık ki II.Abdülhamid Han’dır. Marangozların en büyüğü en kabiliyetlisidir. Padişah olmasa piyasada marangozluk işi yapsa milyarder olurdu. II. Abdülhamid abartmıyorum, marangozluk alanında bir dehadır. 16. asırdan kalma evrakın hem hava almasını hemde bozulup kurtlanmasını temin eden enteresan ve dahiyane dolaplar imal etmiştir
Üniversite okunmak için üniversite okunmaz
Öğrencilere acı ama hayatın gerçeklerini yüzlerine çarpa çarpa anlatmış İlber Hoca kitapta. Evvela hayatın diplomadan ibaret olmadığını bilsinler.
Talebe kantinde boş boş oturmaz
Bu kadar açık. Çocuk bir üniversiteye geldiyse çalışacak; bu kadar basit. Talebe kantinde oturmaz. Avrupa’da da Amerika’da da öyle kantinde oturan öğrenci göremezsin. Öğrenci gelir çayını, kahvesini, içeceğini içer yiyeceğini yer kalkıp gider. Bu da en fazla 15-20 dakika sürer. Çok açık ki kantinde oturanlar tembeldir. Bu satırları okuyan öğrenci bunu not etsinler eğer kantinde hocalar oturuyorsa onlar da tembeldir.
Bir de güzel nasihat veriyor:
Dil öğrenmek için yaş sınırı
Dil için 15 yaş kritiktir. Bu yaşa kadar lisanları öğrenmesi lazım. 15 yaşında sonra dil hakkıyla ödenemez. 15 yaşından sonra lisana da piyanoya da marangozluğa da başlanmaz. Bir de bu dışarıda master yapanlar yurda dönünce ezbere dayalı eğitimi bir kenara bırakacağız demez mi? İyi de insanlar ta mağara devrinden beri, Mezapotamyalı hocalardan, Aristotales’e Kilise’den Ortaçağ İslâm dünyasına kadar herkes ezberi ve tekrarı kullanmıştır. Bunlar öğretimin temelidir. Dil kalıplar ezberlereyek, matematik, coğrafya, tarih tekrar ve ezber ile öğrenilir.
Çocuk yetiştirme sanatı – Çocuk nasıl yetiştirilir
Çocuğunla bire bir uğraş, onun yanında ol, onunla beraber ol. Ne fazla öv ne de fazla yer. Önce çocukların beslenmelerine dikkat etmeleri lazım. Malesef kendileri yemek yapmayı bilmedikleri için çocuklarına da lezzetli organik yemek bile yediremiyorlar. Ben yaşadığım yerden görüyorum. Her eve kuryeler girip çıkıp duruyor. Yemek taşıyorlar. Türk mutfağından birşey pişmiyor. Çocuklar ne yediklerini bilmiyor. Neydiği belirsiz besleniyorlar. Ayrıca çocuk ne isterse onu yediriyorlar Bu da yanlış çocuğa her istediği yedirilmez. Sonra çoçuklarda usul erkan bekliyoruz. Bilmiyorlar maalesef. Terbiyesiz yetişiyorlar. Kızlar da erkekler de çok şımartılıyor.
Gerçekten İlber Hoca haklı. En kötüsü de erkekler hiçbir çağda olmadığı kadar dayanıksız yetiştiriliyor. Sorumsuzlar. Sorumluluk duygusu olmayan erkek çekilmez.
Dikkat ederseniz cinsiyet diye bir tanım var. Her cinsin kendine ait özelliği var. Yoksa niye iki cinsiz? İki ayrı huyumuz var.
Çocuklara hayat öyle sert tokatlar atacak öyle yumruklar çakacak ki onları gerçek hayata göre hazırlamamız lazım. Türkiye’de dayanıksız, hayata hazırlıksız nesil yetiştiriliyor. Çocuklarımıza yokluğu da mahrumiyeti de, zorlukları da göstermeliyiz. Yoksa en küçük güçlükte tökezleyecek çocuklar.
Kimleri okumalı, hangi yazarları tavsiye ediyorsunuz
Edebiyat konusunda iddialı sözleri var hocanın. Rus edebiyatını efsane olarak görüyor. Apayrı bir yere koyuyor. Dostoyevski’nin müthiş gözlem ve ruhsal analiz gücünü görmezden gelemezsiniz. Herşeyi okuyun ama “Suç ve Ceza ile Karamazov Kardeşler” i okumadan roman okuduğunuzu söylemeyin. Sebebi kimseden esinlenmeden çalmadan kendi durum ve toplumlarını yazarak orjinal olmaları. Tolstoy ve Dostoyevski’nin özgünlükleri. Öyle ki Balzac’a Flaubert’e Victor Hugo’ya rağmen Fransız edebiyatını geçtiğini düşünüyor. İran’ın ise şiirini başka bir yere koyuyor. Elbette Çehov, Puşkin, Gogol, Turgenyev’de iyidir. Ama Tolstoy başkadır. Lenin’in tarif ettiği gibi, Rus köylüsünü hiç kimse onun kadar anlayamamıştır. Kalın bir romanda sayfalarca sürecek anlatımları kısa bir diyaloga sığdırmak her baba yiğidin harcı değildir.
Kimi dinlemeli, hangi sanatçıları dinliyorsunuz?
Klasik müzik dinleyin diyor hocamız. Özellike Mozartı, Beethoven’i ve Haydn’ı. Özellikle Beethoven’ın Napolyon’u düşünerek bestelediği 3.senfoni “Eroica” yı tavsiye ediyor. Ama üstüne basarak söylüyor. Beethoven’ı sadece tek başına değil arkadaşı Goethe ile Kant ile Napolyon ile birlikte düşünmek lazım diyor. Yine Bach, Chopin, Wagner, Rus beşleri, Çaykovski, Verdi, Rahmaninov da dinlenecekler arasında.
Nasıl iyi bir insan, iyi bir İlber Ortaylı olunur?
Son olarak herkesi dönemiyle tanımanız gerekir diyor İlber Hoca. Sanatçıların, devlet adamlarının yaşadıkları dönemleri bilirseniz, çağının bir insanı nasıl şekillendirdiğini de görürsünüz. Bu sayede verilen eserleri yapılan işleri daha iyi anlarsınız. Cesur olun. Farklı dünyalara pencereler açın.
Ben hep yerimde dursaydım, dünyamı değiştirecek insanları aramasaydım, bugün tanıdığım ben olmazdım. Bir insanın bittiği an, miskinliğe esir olduğu andır. İnsan konforundan vazgeçmeyi göze almalıdır. – İlber Ortaylı
Yenal Bilgici gerçekten hocadan resmen yağın imbikten damıtıldığı gibi bilgileri, hayat tecrübelerini damıtmış ve muhteşem bir eser kaleme almış. Ülkemizin medahı iftiharı Prof. Dr. İlber Ortaylı’dan İnsanın hayattaki anlam arayışına ve bir ömrün nasıl daha iyi yaşanacağına dair tüyoları almayı başarmış. Kitabı not alarak okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum. Hatta imkanınız müsaitse 2 adet alıp sevdiğiniz birine hediye bile edebilirsiniz. Kitabı okuyanlar varsa onlar da faydalı gördükleri kısımları aşağıda yorumlara yazabilir. Bir başka kitap incelemesinde görüşmek üzere.
2 Comments
Bu kitabı siz buraya yazmadan çok önce okumuştum. Lakin bu yazıyı görünce tekrar okumaya karar verdim. İlber Ortaylı çok sevdiğim bir tarihçi yazardır. Eksiksiz takip ederim, kaleminize sağlık, teşekkürler.
Bu kitabı siz buraya yazmadan çok önce okumuştum. Lakin bu yazıyı görünce tekrar okumaya karar verdim. İlber Ortaylı çok sevdiğim bir tarihçi yazardır. Eksiksiz takip ederim, kaleminize sağlık, teşekkürler.