Hz. Allah celle celelühünün “levlâke levlâk lemâ halaktül eflâk” ya Muhammed[sav] sen olmasaydın bu alemleri yaratmazdım nidâsına muhatap olan sevgili peygamberimizi gerçekten sevebiliyor muyuz? Onu diğer peygamberlerden ayıran özellikleri biliyor muyuz?
Hz. Peygamber sevgisi nasıl olmalı
Nübüvvet ağacı – Bir gün Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) Efendimize hitaben şöyle der: – Ya Ali beni seviyor musun? – Evet Ya Resulullah. – Peki Allah’ı (c.c.) seviyor musun? – Evet Ya Resulullah. – Eşini seviyor musun? – Evet Ya Resulullah. – Ya çocuklarını? – Evet Ya Resulullah… Peygamber Efendimiz (s.a.v.) gülümseyerek, Hz. Ali Efendimize bakar ve şöyle der: – Ya Ali, sadece bir kalbin varken bu kadar sevgiyi nasıl oluyor da bir kalbe sığdırabiliyorsun?
Hz. Ali (r.a.) Efendimiz donup kalır ve hiç bir şey diyemeden oracıktan ayrılır… Hz. Ali Efendimiz’in bu düşünceli halini gören Hz. Fatıma annemiz, Hz. Ali Efendimiz’e sorar: – Ya Ali nedir sende ki bu hal, eğer bu sıkıntılı durumun dünyevi bir iş içinse üzülmeye değmez. Ama yok, Rahmani bir şey içinse eğer, anlatıver. Bende sana yardımcı olmaya çalışayım der. Hz. Ali Efendimiz, başından geçenleri bir bir anlatır, Hz. Fatıma annemize. Hz. Fatıma annemiz duyduklarından sonra tebessüm eder ve der ki:
– Ya Ali bilmez misin ki insan Allah’ı (c.c.) aklıyla… Peygamberini kalbiyle….Eşini nefsiyle… Çocuklarını ise şefkatiyle sever.
Duyduklarına çok sevinen Hz. Ali (r.a.) Efendimiz, hemen Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in huzuruna izin isteyip çıkar. Ve Hz. Fatıma annemizin cevaben söylediklerini Peygamber Efendimiz’e (s.a.v.) anlatır. Peygamberimiz (s.a.v.) duydukları karşısında tebessüm eder ve der ki: – “Ya Ali, işte bu nübüvvet ağacının meyvesidir” der
Peygamberimizi ayıran özellikler;
Peygamber efendimiz Muhammed Mustafa sav hem yaratılmışların en yücesi hemde Allah celle celelühü katında en kıymetlisidir. Efendimizin özelliklerinden bazıları;
- Allâhü Teâlâ O’nu, bütün Peygamberlerin aleyhimüsselam seyyidi (efendisi) eyledi ve kıyâmette hepsi O’nun sancağı altında olurlar.
- Dünyaya gelince, başını secdeye koydu, parmağını kaldırıp şehadet kelimesi söyledi. Melekler kendisini sünnet ettiler. Sütannesi bir işte olsaydı, beşiğini melekler sallardı.
- Gözü uykuda olsa, kalbi uyanık olurdu. Önden gördüğü gibi başını çevirmeden arkasını da görürdü. Mübarek vücuduna hiçbir zaman sinek veya sivrisinek konmazdı. Bindiği hayvan, zayıf, güçsüz olsa da, bütün hayvanları geride bırakırdı.
- Güreştiği kimse ne kadar kuvvetli olursa olsun, onu muhakkak yenerdi. Çakıl taşları elinde tesbih ederdi. Rastladığı taş, tuğla ona selam verirdi. Ağaç, emri ile yerinden sökülüp, huzuruna gelir, emreder, yerine giderdi.
- Başının üzerinde daima bir bulut ona gölge ederdi. Cinniler kendisi ile konuşurlar ve (bazıları) imana gelirlerdi. Mübarek parmaklarının arasından o kadar su çıkar ve akardı ki, bütün askerin su ihtiyacına yeterdi. Bedir muharebesinde müşriklerin üzerine bir avuç toprak atması, mağlubiyetlerine yetmişti.
- Bütün gizli şeylerden haber verirdi. Zehir karıştırılmış keçi kebabı onunla konuştu. Mübarek göğsünü melekler yardılar, yıkadılar, ilim, hikmet ve imanla doldurdular.
- Dünyaya geldiği gece Kisra (İran şahı)nın sarayının burçları yıkıldı, Save gölü kurudu, bin seneden beri devamlı yanmakta olan Fars’taki ateşperestlerin ateşi söndü. Mevlâ cümlemizi şefaatine nail eylesin inşallah…