İnsani yardım ve bağış konusunda uluslararası şirketler
Başta gıda, otomotiv ve teknoloji şirketleri olmak üzere tüm uluslararası şirketlerin televizyon kanallarında, haber bültenlerinde yaptıkları göstermelik devede kulak yardımları ve bağışları görüyoruz. En tuhafı da teknoloji şirketlerinin yapmış olduğu bağışlar.

Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP) ile BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan ortak açıklama ve raporunda en önemli sorunun açlık ve susuzluk olduğunu söylemesine rağmen bu şirketlerin internet erişimine, sosyal medya kullanımına, yatırım yapmaları tuhaf. Tabi ki bu insanlar susuzluktan ölmeden önce internette arama yapmayacak. Açlıktan kıvranırken facebook’a girmeyecek. Bunları bilerek internet.org google.org gibi projelere 50 milyon dolardan başlayan devasa yatırımlar yapıp insanların ölümüne seyirci kalmak vicdanlarda soru işareti bırakıyor.
Batı ülkeleri ve uluslararası şirketler insani yardım konusunda sessiz!
Kâr amacı gütmediklerini söyleyip bu ülkelerin temel ihtiyaçları olan su ve gıda yardımından daha çok internet ve teknoloji altyapılarına yatırım yapmaları trajikomik davranışlardan. Bu konuda uluslararası şirketleri ellerini vicdanlarına koyup daha samimi olmaya davet ediyoruz. Bu insanlar önce ölmemek için su içecek hayatta kalmak için karınlarını doyuracak barınmak için başını sokacak bir ev bulacak sonra Google’da arama yapacak, Youtube’da video izleyecek, Facebook’ta paylaşacak.
Türkiye geçmişi olan Osmanlı gibi mazluma kol kanat germeye fakir ve fukaraya yardım etmeye devam ediyor. Bölgemizde yaşanan kaos, 15 temmuz darbe girişimi, Suriye’de yaşanan iç savaş ve mülteci krizi gibi olumsuzluklara rağmen yılmadan usanmadan devletiyle, halkıyla, kurum ve kuruluşlarıyla elinden geleni yapmaya gayret gösteriyor.
Geçmişten günümze Somali tarihi
Somali isim olarak bize yabancı gelse de aslında kardeşliğimiz çok eskidir. Somali halkıyla dostluğumuzun ne kadar eski olduğunu ve kardeşlik bağlarımızı Osmanlı Tarihi’ni detaylı okuyup anlayabilirsiniz. Biz burada kısa bir özetini yapacağız. Somali halkı İslâm’la daha hicretten önce tanışmışlardır.
O dönemde bugünkü Somali toprakları adaletiyle ünlü Habeşistan kralı Necaşi’nin yönetimi altındaydı. Mekke’de müşriklerin zulmünden kaçarak Resulullah (s.a.s.)’ın tavsiyesiyle Habeşistan’a hicret eden Müslümanlar da ilk olarak bugünkü Somali topraklarında bulunan Zeyla şehrine gitmişlerdi. Somalililer de İslâm’ı onların vasıtasıyla tanıdılar ve çok çabuk kabullendiler. Bu yüzden İslâm Somali halkı arasında hızlı bir şekilde yayıldı. Daha sonra Resulullah (a.s.)’ın İslâm’ı tebliğ etmeleri için Yemen’e gönderdiği Müslüman davetçiler oradan Somali’ye de geçtiler ve Somali’de de tebliğ çalışmalarında bulundular. Bu çalışmaların Somali halkı üzerinde büyük etkisi oldu ve daha birinci hicri yüzyılın yarısına gelinmeden bütün Somaliler Müslüman oldular. Somali uzun bir süre Habeşistan krallığının yönetiminde kaldı. Sonraki dönemlerde değişik krallıklar ülkeye hükmetti. 14. yüzyıl sonlarından itibaren Somali, Osmanlı Devleti’ne bağlı topraklardan sayılmaya başladı.
Batılı sömürgecilerin Somali’ye saldırıları 19. yüzyılın ortalarından sonra başladı. 1884’te İngiltere Kuzey Somali’yi ele geçirdi. 1887’de de İtalyanlar Güney Somali’nin bir bölümünü ele geçirdiler. İtalyanlar 1927’ye kadar Güney Somali’nin kalan kısımlarını da işgal ettiler. Müslüman lider Mevla Muhammed bin Abdullah 1901’de başlattığı hareketle İngilizlerin işgal ettiği bölgeyi geri aldı. Ancak İngilizler 1920’de burayı yeniden işgal ettiler. İngilizlerin işgal ettiği bölge İngiliz Somalisi, İtalyanların işgal ettiği bölge İtalyan Somalisi olarak adlandırıldı. İtalyan Somalisi olarak adlandırılan bölgenin yüzölçümü 506.573 km2, İngiliz Somalisi olarak adlandırılan bölgenin yüzölçümü de 176.113 km2’ydi. İtalyan Somali’si 26 Haziran 1960’ta, İngiliz Somalisi de aynı yılın 1 Temmuz tarihinde bağımsızlığını elde etti.
İngiliz Somalisi’nin bağımsız olmasıyla birlikte iki Somali birleşerek bağımsız Somali Cumhuriyeti’ni kurdular. Kurulan bu cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanlığına Aden Abdullah getirildi. 1967’de de cumhurbaşkanlığına Abdurreşid Ali Şermarke geçti. Sosyalist anlayış sahibi Tümgeneral Muhammed Siyad Berri 21 Nisan 1969 tarihinde gerçekleştirdiği askeri darbeyle yönetimi ele aldı ve sivil cumhurbaşkanı Şermarke’yi de öldürdü. Muhammed Siyad Berri, İtalya’nın Güney Sudan’ı işgal altında tuttuğu dönemde İtalyanların kurduğu polis teşkilatında polis müfettişi olarak görev yapmıştı. Siyad Berri, yönetimi ele alır almaz parlamentoyu dağıttı, siyasi partileri kapattı ve anayasayı yürürlükten kaldırdı. Berri, ülkede sosyalist bir yapı oluşturma çabalarına girdi. Bu amaçla bankaları ve çeşitli ekonomik kuruluşları devletleştirdi. Bu arada kendisinin benimsediği bilimsel sosyalizmin en büyük düşmanı olduğunu ileri sürdüğü İslâm’a karşı da savaş açtı. Halkın Somali diliyle yazılmış İslâmi eserlerle bağını koparmak amacıyla Arap harfleriyle yazılan Somaliceyi latin harfleriyle yazdırtmaya başladı. Uygulamalarına karşı çıkan çok sayıda ilim adamını idam ettirdi. Bazı yerlerde kendisine karşı çıkan kalabalıkların üzerine ateş ettirerek onlarca insanı öldürttü. İktidarının ilk on yılında Sovyetler Birliği’yle arası iyi olan Siyad Berri, 1977-78 Ogaden Savaşı’nda Sovyetler’in Etyopya’yı desteklemesi üzerine Sovyet yönetimiyle arası açıldı. 1979’da uygulamaya koyduğu anayasada kendine sınırsız yetkiler tanıdı. Bu yetkilerini sonuna kadar kullanarak Somali halkına her türlü zulmü yaptı.
Onun zulmünden kaçan yüzbinlerce Somalili Etyopya topraklarına sığındı. Berri’ye karşı çeşitli dönemlerde muhalif eylemler düzenlendi. Ancak bu eylemler genellikle başarısız kaldı. Muhalefet 1990 sonlarına doğru iyice şiddetlendi ve bütün ülkeyi sardı. Berri’nin kurduğu diktatörlük rejimine karşı çıkan muhalif gruplar Aralık 1990’ın başlarından itibaren silahlı mücadeleye giriştiler. Silahlı çatışmalar Ocak 1991’de de devam etti. Sonunda yenilgiyi kabul etmek zorunda kalan Berri, Ocak 1991’de ülkesini terk etti. Ancak Berri’nin kaçmasından sonra ülke yönetimi konusunda aralarında anlaşamayan muhalif gruplar silahlarını birbirlerine çevirdiler ve iç savaş bu şekilde devam etti. Çıkan iç savaş ve iç savaşla aynı zamana denk gelen kuraklık ülkede büyük bir açlık faciasının ortaya çıkmasına sebep oldu. Uluslararası kuruluşların ilgisizlikleri ve yardım konusunda gösterilen gevşeklik ise faciayı daha da dramatik bir hale getirdi. Somali’deki açlığı bir fırsat olarak değerlendiren hıristiyan yardım kuruluşları da ülkeye girerek yoğun misyonerlik faaliyetlerinde bulundular. Hıristiyan yardım teşkilatları hem ülke içinde yardım dağıtımı ile birlikte hıristiyanlık propagandası yapıyor hem de Somalili çocuklardan seçtiklerini Avrupa’daki kilise teşkilatlarına gönderiyorlardı. ABD yönetimi Kasım sonlarına doğru yaptığı açıklamada Somali’ye 30 bin asker gönderme niyetinde olduğunu bildirdi.
ABD’nin Somali’ye asker göndermekteki gerekçesi bu ülkede devam eden iç savaş yüzünden yapılan yardımların yerlerine ulaşmaması ve bundan dolayı açlıktan ölümlerin gittikçe artmasıydı. BM Güvenlik Konseyi de, 4 Aralık 1992 tarihinde çıkardığı kararla, Somali’ye ABD komutasında bir askeri harekatta bulunulması teklifini onayladı ve ardından “umut operasyonu” adı verilen askeri operasyon başlatıldı. Ancak gelişmeler operasyonun amacının Somali halkını kurtarmak değil, ABD’nin Afrika boynuzu üzerindeki çıkarlarını korumak amacıyla Somali’yi bir askeri üs haline getirmek olduğunu ortaya çıkardı. Bu durumu gören Somali halkı ve siyasi gruplar yabancı askerleri ülkelerinden çıkarmak için bir mücadele başlattılar. Operasyona katılan bazı ülkeler gelişmelerin aleyhlerine olduğunu görünce askerlerini çekme kararı aldılar ve 1993’ün sonlarına doğru geri çekilme işlemi başlatıldı. 1994’te dış güçlerin Somali’den tamamen çekilmesine rağmen içerdeki istikrarsızlık ve iç çatışma hâlâ devam ediyor.

Somali’nin en büyük ihtiyacı Su ve Ekmek
Somali son yüzyılın en büyük susuzluk ve açlık sıkıntısıyla karşı karşıya. Ülkede uzun süredir devam eden terör olayları nedeniyle birçok ülke için Somali yasaklı ülkeler listesinde bulunuyor. 1-2 firma dışında hiçbir hava yolu şirketi Somali’ye uçmuyor. Ülkeye su ve gıda yardımı yapılamıyor.
Birleşmiş Milletler (BM), Somali’de aşırı kuraklık nedeniyle 6,2 milyon insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını belirterek, krizin çözümü için uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırdı.Birleşmiş Milletler (BM) Dünya Gıda Programı (WFP) ile BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan ortak açıklamada, Somali’de devam eden şiddetli kuraklığın geçim kaynaklarını tükenme noktasına getirdiği bildirildi.
Habere göre, açıklamada, tarımın neredeyse yok olma noktasına geldiği ve hayvanların da ölmeye başladığına dikkat çekilerek tüm dünyanın Somalililerin yaşamlarının kurtarılması için harekete geçmesi gerektiği vurgulandı.
Somali nüfusunun neredeyse yarısına tekabül eden 6,2 milyon insanın açlık tehdidi altında olduğuna işaret edilen açıklamada, ülkedeki yeni bir felâketin sâdece “büyük çaplı” ve “acil”insani yardım kampanyasıyla engellenebileceğinin altı çizildi.
Açıklamada, UNICEF ve WFP’nin ülkede temel insani ihtiyaçların karşılanması için toplam 450 milyon dolarlık fona ihtiyaç duyduğuna vurgu yapılarak, BM’nin oluşacak fondan ülke genelinde kuraklıkta etkilenen yüz binlerce insana gıda ve su tedarik edeceği kaydedildi.
Somali’ye ne oldu?
Somali halkı aslında 25 yıl öncesine kadar kendi kendine yetiyordu. ekonomisi daha çok göçebe hayvancılığa ve tarıma dayanıyordu. Tarım ürünlerinden ve hayvancılıktan elde edilen gelirin gayri safi yurtiçi hasıladaki payı yüzde 65’ti. Çalışan nüfusun yüzde 72’si bu sektörlerde iş görmekteydi. Somali’de en çok tahıl, darı, mısır, muz, pamuk, şeker kamışı ve çeşitli meyve ve sebzeler üretiliyordu. 1991’de 200 bin ton tahıl, 34 bin ton yer bitkileri, 10 bin ton baklagiller, 160 bin ton meyve ve 30 bin ton sebze üretilmişti. Aynı yıl ülkede 1 milyon baş sığır, 4 milyon baş koyun bulunuyordu. Uzun bir deniz sahiline sahip olması itibariyle Somali balıkçılığa da elverişliydi. 1991’de yüzde 98’i denizden, yüzde 2’si iç sulardan olmak üzere 16 bin ton balık ve deniz ürünü avlanmıştı.
Berlin Antlaşması Somali’nin bugün yaşadığı felaketin başlangıcı sayılabilir. 1881’de Fransa Tunus’u, 1882’de İngiltere Mısır ve Sudan’ı, 1885’te Bulgaristan Doğu Rumeli’yi, aynı yıl İtalya da Habeş Eyaleti’ni yani bugünkü Somali’yi işgal etti. Bu işgal yaşandığı dönemde Somali’de bugün olduğu gibi açlık ve kıtlık yoktu. İngiltere ve İtalya Somali’yi önce ikiye ayırdılar ve 1960 yılında da sözde bir bağımsızlık ilan ettirdiler. Ülke topraklarının yüzde 2’sini oluşturan tarım alanları Somali halkına iyi kötü yetiyordu. Toprakların kalan kısımda uranyum, petrol, boksit, demir ve kalay vardı. 1980’lerde hemen hemen her Afrika ülkesinde olduğu gibi Somali’de yönetime Batılı ülkelerin kuklası bir idare geldi. Uygulanan IMF politikaları sayesinde kamu kurumları ABD’ye satıldı. Tarım ve hayvan bakımından kendine yeten ve ihracat yapan Somali bu şekilde ithalata mahkum hale getirildi. 2005’te Batılı ülkelerin özellikle de ABD’li şirketlerin attığı yüzlerce nükleer atık dolu varil Somali kıyılarını bir tsunami sonucu işgal etti. Varilleri temizleme işi Somali’ye kaldı. Bu varilleri Somali kıyılarına bırakanlar aynı zamanda Somali halkının geri kalan son yiyeceği olan balıkları da yok ettiler. Şimdi bazı ülkeler sivil toplum kuruluşlarına yapılan 1-2 milyon dolarlık yardımla vicdanlarını rahatlatmaya çalışıyor.