İslâm âleminin birliği nasıl sağlanır? Prof. Dr. Ahmet Akgündüz
İslâm ülkeleri neden birlik olamıyor?
Unutulmamalıdır ki, gerçek olayları kaydeden tarih, hakikata en doğru şahittir. Tarihin şehadeti yanında, Rusları mağlup eden Japon baş komutanın tarihi doğrulayan şu cümlesi, bizim ana maksadımızı çok güzel ifade etmektedir: İslâmın hakikatının yaşanması derecesinde ve müslümanların o kuvvete göre haraket etmeleri nisbetinde, İslâm âlemi medenileşip terakkî etmiş ve müslümanların İslâma bağlılıklarının zayıflaması ile de geri kalıp ihtilâf ve ihtilâl belâlarına ma’rûz kalmışlardır.
Müslümanlar neden birlik olamıyor?
İşte İslâm âlemi, Büyük Sekçuklu Devleti ile birliğini muhâfaza edememesi, doğru İslâmiyeti ve İslâmiyete lâyık doğruluğu yaşamaması neticesinde iki büyük musibete giriftâr olmuştur. Birincisi; 1 asra yakın İslâm âlemini çalkalayan XIII. asırdaki haçlı seferleridir. İkincisi de, İslâm âleminin her tarafını bir veba mikrobu gibi istilâ eden Moğol istilâsıdır. Bu iki yıkım ve musibetten sonra, İslâm âleminin Osmanlı Devleti ile gerçek anlamda uyanışı, yine bahsettiğimiz hakikat muvâcehesinde gerçekleşmiştir.
Burada Hz. Peygamber’in şu hadis-i şerifini hatırlatmak istiyoruz:
“Bir cemiyette âlimler ile âmirler bozuluyorsa, o cemiyet de bozulur ve yıkılır; bu iki grup iyi olursa, cemiyet de kalkınır ve terakkî eder.
Âlimler, dünyada dalmadıkları ve saltanat uyuntusu olmaları halinde ise, Peygamberlere hiyânet etmiş olurlar ki, bu halde onların şerlerinden sakınınız. Resulullah’ın verdiği bu haberler, İslâm tarihinde ve özellikle müslüman Türklerin tarihinde çok açık bir şekilde görülmüş ve yaşanmıştır. Osmanlı Devleti‘nin ulu çınarı, medrese câmi ve tekke üçlüsünden aldığı iman suyu ile büyümüş ve 600 sene hayatiyyetini devam ettirmiştir.
Bu üçlü, liyakatli amirler ve ilmiyle amel eden meşayıhların da desteğiyle, tarikatlar vasıtasıyla İslâm aleminin içinde kutsî bir bağlantı tesis edilmiş kardeşliğin inkişâfına ve gelişmesine en önemli sebep olmuşlardır. Gerçekten küfür aleminin ve Hıristiyan dünyasının sinsi siyasetleri ile İslâmiyetin güneşini söndürmek için vaki olan müthiş hücumlarını, üç mühim ve sarsılmaz kale olan medrese, cami ve tekke koruyabilmiştir.
Hilafet merkezi olan Anadolu topraklarını bütün Hıristiyan âlemi karşısında muhafaza ettiren sadece İstanbul’da beşyüz yerde fışkıran tevhîd nurları ve bu İslâm merkezi vasfını asırlardır taşıyan bereketli topraklardaki ehl-i imanın nokta-i istinâdı olan camiler, medreseler ve bunların arkalarında yer alan tekkelerde “Allah Allah!” diyenlerin kuvve-i imâniyyeleri ve ma’rifet-i ilâhiyyeden gelen ruhânî bir muhabbetle cûşu huruşlarıdır.
Son kale: Osmanlı
Bu sebepledir ki, Osmanlı ulu çınarı kendi zamanında Osman Bey’in koskoca Bizans İmparatorluğu karşısındaki fetih ve zaferlerinin arkasında, Alp Gündüz, Gâzi Rahman, Akça Koca ve Köse Mihal gibi gâziler kadar, İslâm âleminin değişik bölgelerinden ve özellikle Horosan’dan gelen erenlerin yani Sadreddin Konevî’ler, Mevlânâ Celâleddin Rûmîler, Dursun Fakih’ler, Şeyh Edebali’ler, Ahi Evran’lar, Şeyh Baba İlyas’ların bulunduğunu başta Osman Bey olmak üzere bütün Osmanlı Padişahları görmüş ve hissetmiştir. Sultân Orhan Gâzî’nin Bursa’yı fethedip Rumeli’ye yönelişinde, elbetteki Lala Şahin ve Hayreddin Paşa’lar kadar Molla Davud-ı Kayserî’lerin Çandarlı Kara Halil’lerin, Karaca Ahmed’lerin ve Geyikli Baba’ların da payları vardır elbette.
Sultan Murad Hüdavendigar Kosova’da şehâmet destanları yazarken, yanında cihâd eden Gazi Evrenos’lara Kutlu Beğlere, Kara Timurtaş ve Hacı İlbegi’ne dayandığı kadar Molla Muhammed Cemâlüddin Aksarayî’lere, Molla Fenârî’lere, Koca Efendi’lere ve Şeyh Hacı Bektaş Velilere de dayanmış onlardan manevî imdad talep etmiştir.
Nihayet Hıristiyan âleminin korkulu rüyası Sultan Yıldırım Bâyezıd Niğbolu Zaferini kazanırken, Ali Paşalar ve Timurtaş Paşalar kadar, Şeyh Hâmid bin Musa Kayserî yani nâmı diğer Somuncu Baba‘ya, Emir Sultan denen Şeyh Şemseddin Muhammed Buhârî’lere, Şeyh Abdurrahman-ı Erzincânî’ler, Tapduk Emre’ler, Yunus Emre’ler, Şeyh Kutbuddin İznikî’ler, Hacı Baram Veli’ler, Molla Şemseddin Fenâri’lerden yardım almıştır.
Bugün neden Müslümanlar geri kaldı? İslâm ülkelerinde neden savaş var? Niçin müslümanlar acı çekiyor? İslâm ülkeleri neden geri kalmıştır? Müslümanlar neden bu halde? neden Müslümanlar bilimde geride kaldı? sorularının cevabını sizce nasıl verilebilir?